12 Nisan 2016 Salı

Kalp Sağlığına İyi Gelen Yiyecekler

Ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde ölümle sonuçlanan hastalıkların ilk sırasında yer alan kalp hastalıkları, kişinin beslenme alışkanlıklarıyla yakından ilgilidir.
Günümüzde hızlı yaşam koşulları beslenme alışkanlıklarını değiştirerek kalp ve damar sağlığı açısından zararlı rafine şeker, trans yağ ve doymuş yağ içeren gıdaların daha çok tüketilmesine neden oluyor. Tabii bu beslenme alışkanlıklarını değiştirmek ve sadece kalbimiz için değil, genel sağlığımız için faydalı besinleri tüketmek elimizde.
Mevcut kalp hastalığı bulunan veya bulunmayanların kendilerine sağlıklı bir beslenme listesi oluşturarak bu diyete sıkı sıkıya bağlı kalmaları tüm uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor.
Kalbe iyi gelen yiyecekler arasında; omega 3 yağ asidi içeren balıklar, ceviz, keten tohumu, yulaf gibi lifli gıdalar ve kan basıncını azaltan potasyum içerikli besinler ilk sıralarda gösterilmekte.

Kalp Sağlığı İçin Önerilen Besinler

Balık: Somon, ton balığı gibi yağlı balıklar omega 3 yağ asidi içeriğiyle kalp ve damar sağlığının korunmasına yardımcı olur.
Omega 3 yağ asitleri trigliserid düzeyini azaltarak damar çeperlerinde tıkanıklığa yol açan plak oluşumunu azaltır ve kan basıncını düşürür.
Kalp sağlığı açısından haftada en az 2 öğün balık tüketimi uzmanlar tarafından önerilmektedir.
Yemişler: Yine omega 3 yağ asitleri bakımından zengin olan ceviz, keten tohumu ve kabak çekirdeği gibi yemişler balık tüketmeyenler için iyi birer alternatif olarak kullanılabilir. Bu yemişlerde bulunan lifler kan basıncını düşürerek yemek yedikten sonra oluşan kan şekerindeki ani düşüşleri dengeler.
Kan şekerinin aniden azalması aşırı yemek yemeye neden olurken lifli gıdalar kan şekerini düzenleyerek bu ani açlık hissini kontrol altına almanıza yardımcı olur.
Yulaf: Eğer yüksek tansiyon şikayetiniz varsa kalp sağlığınızı korumak için tansiyonu düşüren yulaf gibi besinleri daha sık tüketmelisiniz.
Yulaf aynı zamanda kolesterolü düşüren “beta glukan” açısından da zengindir. Kan şekerinin düşmesini engelleyerek yemeklerden sonra tokluk hissinin daha uzun sürmesini sağlar.
Potasyum: Meyve ve sebzelerde bulunan bir mineral olan potasyum kan basıncını etkili bir şekilde düşürür.
Genellikle tuzla birlikte aldığımız sodyum mineralinin aksine vücutta fazla su tutulmasını engeller.
En çok muz, biber, patates ve yoğurtta bulunan potasyum için günlük tavsiye edilen tüketim miktarı 4.700 mg’dır.

Kalbe Zararlı Yiyecekler

Kalp açısından faydalı yiyecekleri tüketmek kalp sağlığı için ne kadar önemliyse kalbi ve damarları zorlayan besinleri olabildiğince az tüketmekte de o kadar önemlidir.
Genel olarak bakılırsa hazır gıdalardan, pastane işlerinden, tatlı ve çöreklerden, aşırı yağlı yemeklerden ve konserve gıdalardan uzak durmak bu alanda atılabilecek ilk adım olabilir.
Kalp sağlığını korumak için, tansiyon yükselten sodyum bakımından zengin gıdalarla, damalarda tıkanıklığa yol açan kötü kolesterolü yükselten yağlı gıdaların tüketimi sınırlandırılmalıdır.
Yağlı Etler: Kötü kolesterolü azaltmak kalbin düzgün çalışması için önemlidir.
Kötü kolesterol zamanla damar çeperlerine tutunarak birikmeye başlar. Bu birikim kanın geçeceği alanı daraltır ve ileriki aşamada plaklar damarın tamamen tıkanmasına neden olabilir.
Damarların bu kolesterol plakları nedeniyle tıkanmasını engellemek için hayvansal gıdalardan alınan yağ azaltılmalıdır. Yağlı etlerin kolesterolü yükselttiği bilinmektedir ve günlük olarak alınan yağın sadece %7’sinin bu tip yağlardan alınması önerilmektedir.
Tam Yağlı Süt Ürünleri: Süt, başta kalsiyum olmak üzere vücut için gerekli pek çok mineral bakımından zengindir ancak tam yağlı süt, krema, peynir gibi ürünler kötü kolesterolün yükselmesine neden olabilir.
Bu nedenle bu ürünlerin “diyet” olan, az yağlı çeşitlerini tüketmek kalp sağlığını korurken diğer önemli minerallerin alınmasını sağlar.
Tereyağı yerine zeytinyağı daha sağlıklı bir yağ kaynağı olarak kullanılabilir.
Tuz: Aşırı tuz tüketimi kan basıncını yükselterek kalbi zorlar ve kalp hastalıkları riskini arttırır. Uzmanlar günlük tuz tüketiminin 2,3 gr’la sınırlandırılmasını öneriyor. Bu miktar yaklaşık yarım çay kaşığı kadar tuz anlamına geliyor.
Tuz dışında konserve yemekler, fast food, pastane ürünleri, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları beslenmenizden çıkararak günlük sodyum tüketimini azaltabilirsiniz.
Rafine Beyaz Un: Kepekli tahıllar ve buğday unu kan basıncını dengeleyen lif bakımından zenginken rafine beyaz unun besin değeri oldukça düşüktür ve aşırı insülin üretimine neden olarak kan şekerini yükseltir.
İnsülin obezite, diyabet ve kalp hastalıkları riskini yükselten bir faktördür. Bu nedenle rafine beyaz unla üretilen makarna, kek, börek, cips, gofret gibi hazır gıdaları az tüketmek kalp sağlığınız açısından faydalı olacaktır.
Share:
Devamını Oku..

B12 Vitamin Eksikliği Belirtileri

Doğru sindirim, protein sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizması için gerekli olan B12 vitamini özellikle hayvansal dokularda ve bazı sebzelerde bulunur.
B12 vitamininin faydaları nelerdir?
  • B12 vitamini sinir hücrelerinin gelişmesi ve tamirinde önemli rol oynar.
  • Sinir tahribatını önler.
  • Doğurganlığı artırır.
  • Hücre oluşumunda ve uzun yaşamda önemli rol alan, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardımcı olur.
B12 vitamini hangi besinlerde bulunur?
  • Süt ve süt ürünleri
  • Yumurta
  • Bira mayası
  • Badem
  • Kırmızı ve beyaz et
  • Buğday
B12 vitamin eksikliği kimlerde görülür?
  • Beslenme bozukluğu olan kişiler
  • Yetersiz ve dengesiz beslenen kişiler
  • Alkol bağımlıları
  • Hamile ve emziren kadınlar
  • Yoğun stres altında olanlar
  • Kronik rahatsızlığı olan kişiler
  • Doğum kontrol hapı ve östrojen takviyesi alan kadınlar
  • Sporcular
  • Yaşlılar
  • Sindirim sistemi ile ilgili operasyon geçirenler
  • Bağırsağında aşırı derecede bakteri üreyen kişiler
Bu kişiler belirtileri hissettikleri anda doktor kontrolü altında B12 takviyesi yaptırmalıdır.
B12 vitamini eksikliği belirtileri ve yol açtığı sağlık sorunları nelerdir?
  • Kronik yorgunluk, depresyon, huzursuzluk
  • Uykudan uyandığında yorgunluk hissi
  • Kalp çarpıntısı, kansızlık, kulaklarda çınlama
  • Sindirim bozuklukları, sık tekrarlanan mide bulantısı ve kusma
  • Bayılmalar, baş dönmesi, halüsinasyonlar, baş ağrıları
  • Karaciğer büyümesi
  • Göz bozuklukları
  • Dil enfeksiyonu
  • Zor nefes alma
  • Yürümede zorlanma
B12 vitamin eksikliği nasıl giderilir?
Doktorunuzun tavsiyesine göre B12 vitamin iğneleri, hapları tedavi aşamasında kullanılır. Ayrıca, günlük diyetinize B12 içeriği yüksek olan gıdaları eklemeniz önerilir.
Share:
Devamını Oku..

Kan Dolaşımı Sağlığı Nasıl Korunur?

Dolaşım sisteminin sağlıklı çalışması tüm vücudumuz için önemlidir. Kan yoluyla taşınan besin ve oksijen hücrelerimize ulaşmalı, hücrelerimizdeki atıklar yine kan yoluyla ilgili organlara taşınarak vücuttan uzaklaştırılmalıdır.
Bu nedenle kalp ve damarların sağlıklı olması tüm organlarımızın düzenli çalışması anlamına gelmektedir.
Dolaşım sistemimizin sağlığı için dikkat etmemiz gerekenler.
  • Yeterli ve dengeli beslenmeliyiz.
  • Temiz hava solumalıyız.
  • Düzenli spor yapmalıyız
    Hareketsiz yaşam kalp ve damarlarımız için iyi değildir.
  • Yağlı yiyecekleri çok tüketmemeliyiz.
    Yağ vücudumuz için gereklidir ama fazla alınması damarlarımızda setleşme ve tıkanıklıklara neden olmaktadır.
  • Sigara içmemeli, sigara içilen ortamlarda bulunmamalıyız.
    Sigara damar tıkanıklığına neden olmaktadır.
  • Çok dar giysiler kan akışını engelleyerek dolaşım sistemine olumsuz etki yapar.
  • Aşırı yorgun ve stresli olunmamalı.
    Stres kalp sağlığını olumsuz etkilemektedir.
  • Düzenli olarak doktora gidilmelidir.
  • Açık yaralardan mikrop gireceği için yaralı bölge temiz tutulmalıdır.
  • Vücudumuzdaki kanın yüzde 20’sini kaybedersek hayatımız tehlikeye girer.

Dolaşım Sistemi Hastalıkları

Tetanos: Halk arasında kazıklı humma olarak da bilinir. Kaslarda kasılmayla ortaya çıkan ölümcül bir hastalıktır. Genellikle paslı yüzeylerin deriyi kesmesiyle bulaşır. Aşısı vardır.
Sıtma: Bazı sivrisineklerden(anofel) bulaşan ateşli bir hastalıktır. Çevre kirliliği ve beraberinde oluşan sivrisinekler hastalığın yayılmasını sağlarlar. Tedavisi vardır.
Kuduz: Hayvanlardan kan yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Sinir sistemini etkileyerek ölüme neden olabilir. Aşısı vardır.
Tifüs: Bakterilerin neden olduğu, bitlerle insandan insana bulaşan bir hastalıktır. Ani başağrısı, titreme , ateş ve deride kabarmalar görülür. Antibiyotikle tedavi edilir.
AIDS: İnsanlarda bağışıklık sistemini yok eden bir hastalıktır. Virüsle yayılır. Kan yoluyla insandan insana bulaşır. tedavisi yoktur. Ölümle sonuçlanır.
Hepatit: Hepatit B ve Hepatit C gibi türleri vardır. Karaciğere etki ederek yaralar oluşturur. Siroz gibi başka hastalıklara neden olabilir. Aşısı vardır.
Varis: Kan damarlarının genişlemesi ve kıvrımlı bir şekil almasıdır. Bacaklarda genellikle yüzeye yakın damarlarda ortaya çıkar. Tedavisi vardır.
Bürger: Sigara içen insanlarda ayak damarlarında tıkanma şeklinde görülür.
Kalp romatizması: Kalp kapakçıklarının iltihaplanmasıdır.
Damar sertliği: Kan damarları içine biriken atık maddelerin kan akışını bozmasıyla oluşur. Damar esnek yapısını kaybeder. 50’li yaşlardan sonra görülür.
Kalp yetmezliği: Kalbin kan pompalama gücünün yetersiz olmasıdır. Çarpıntı, baygınlık ve halsizlik gibi belirtileri vardır.
Kalp krizi: Kalbi besleyen damarların tıkanması sonucu kalbin bazı bölümlerinin iyi çalışamamasıdır. Şiddetli göğüs ağrısı vardır. Ölümle sonuçlanma ihtimali yüksektir.
Anemi: Kansızlık olarak da bilinir. Kandaki alyuvar sayısının azalmasıdır. Kanın oksijen taşıma kapasitesi azalır. Halsizlik ve ten renginde değişme görülür. Beslenme yoluyla tedavisi mümkündür.
Lösemi: Kan kanseri olarak da bilinir. Kandaki akyuvarların kontrolsüz çoğalmasıdır.
Hemofili: Kanın pıhtılaşmama hastalığıdır.
Yüksek tansiyon: Kan basıncının normal değerlerin üzerinde olmasıdır. Organlara zarar verebilir. Belirtileri gideri ilaçlar vardır.
Share:
Devamını Oku..

Demir Eksikliği Olanlar Kilo Verebilir mi?

Demir vücudumuza ne kazandırıyor? 
Ülkemizde yaygın bir şekilde demir eksikliği anemisi var. Büyüme çağındaki çocuklar, adet görmeye başlayan genç kızlarımız, birçok gebe ve emziren anneler, hatta sağlıklı beslenenler bile demir ve diğer vitamin desteklerini ihmal ettiklerinde, anemi oluşabilir. Her ay muntazam adet gören genç kızlarımız, 1 ml kanda, 5 mg kan demiri kaybeder. Bu düzeyde kan demiri kaybeden genç kızlarımız, kilo alma korkusuyla yeterli ve etkili beslenemedikleri için bazı şikayetleri başlar. Ek olarak ülkemizde sağlıksız bir alışkanlık olan yemekten hemen sonra çay içme adeti de gıdalarda bulunan az miktardaki demirin emilimini önler. Özellikle Anadolu’da çok çocuk doğurmuş olan kadınlarımızda demir eksikliği yaygındır. Emziren anneler de sütleri ile demir kaybederler, bunu da unutmamamız gerekir. Ayrıca büyüme ve ergenlik çağında hızlı boy atan ve gelişen kız ve erkek çocuklarda da demir eksikliği meydana gelir.
Vücutta demir azalınca ne oluyor? 
‘O hanım belirli günlerde sinirli oluyor, ona bulaşmayın!’ en çok işitilen cümlelerden biridir. Bu hanımların rahatlamaları için psikolog psikolog dolaştıklarını görüyoruz. Birçok genç kız ve hanım,antidepresan ilacı kullanıyor fakat şikayetleri geçmiyor. Durgunlaştıklarını ve halsizliklerinin arttığını da hekim olarak görüyoruz. Aslında başta sinir ve stres olmak üzere birçok sıkıntının sebebi, demir eksikliği! Tabii bu demir eksikliği dolaylı olarak kilo alımına sebep oluyor ve hormonların olumsuz etkilenmesi sebebiyle de kilo verme sürecini olumsuz etkiliyor. Yani vücutta demir eksikliği varsa kilo verilemiyor!
Bir de spor yaptığı halde kilo veremeyenler var 
Ne yaparlarsa yapsınlar kilo vermekte zorlanan kişilerin uyguladıkları fizik aktivite de etkisiz ve yetersiz olabilir. Örneğin 20-30 dakika yürüyüş süresini 50-60 dakikaya çıkarmaları gerekebilir. Kilo vermek isteyenler de mutlaka karaciğer ve pankreas yağlanması vardır. Yani insülin direnci gelişmiş demektir. Göbek yağlarını yani iç organların yağlarını en iyi yakma yolu yürüyüş ve yüzmedir. Karatay Diyeti de yürüyüş, yüzmedans gibi fizik aktivitelerin artırılmasını öneriyor. Ama en önemlisi insülin direnci devam ettiği sürece kilo vermek mümkün değil.
Pekmez, bal yararlı mı? 
Pekmez meyve özleri veya suları kaynatılarak elde edilen en lezzetli besindir. Özellikle pestil ve cevizli sucukların tadına doyum olmaz. Kuruyemişler gibi bu tür pestil ve sucuklar enerji kaynağı olarak tüketilebilir. Ancak kaynatılmış oldukları için meyve suyu özellikleri kaybolmuştur. Bir nevi işlenmiş yiyecekler gibidirler ve boş kalori ile yüklüdürler. Bu nedenle pekmezden elde edilen pestil ve sucukları bol ceviz ve fındık ile tüketmek daha sağlıklıdır. Çünkü pestil ve sucuklara ceviz, fındık, fıstık gibi katık konulduğunda glisemik indeksleri düşer, sağlıklı besin ve enerji kaynağı haline gelirler. Evde oturan, yol yürümeyen çay ve kahvenin yanında pasta, bisküvi, ekmek, pilav, makarna, baklava, börek simit veya poğaça yerine bu tür besinleri tüketmeliler.
Share:
Devamını Oku..

D Vitamini İçeren Yiyecekler

Hücre büyümesi, kemik gelişimi, kalsiyum emilimi, düzgün işleyen bağışıklık sistemi ve iltihaplı hastalıklarla mücadelede hayati bir rolü bulunan D vitamini, diğer vitaminlere oranla daha az sayıda besinde doğal olarak bulunmaktadır.
D vitamini yetersizliği hastalıklara yatkın zayıf bir bağışıklık sistemi, artan kanser riski, saçların sağlıksız olması ve daha geç uzaması, kas ve kemik zayıflaması gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Aşırı D vitamini tüketiminin ise kalp krizi riskini attırdığı ve böbrek taşına yol açtığı bilinmektedir.
Yağda çözülen D vitamini için en iyi gıdalar balık yağı, ciğer, peynir, yumurta sarısı ve bazı mantarlardır.
Ayrıca vücudumuz güneşe maruz kaldığında D vitamini üretebildiğinden D vitamini “gün ışığı vitamini” olarak da adlandırılmaktadır.

D Vitamini Bakımından Zengin Besinler

Yukarıda da belirttiğimiz gibi D vitamini az sayıda gıdada ve az miktarda bulunduğu için beslenme yoluyla vücudun ihtiyaç duyduğu miktarı tamamlamak oldukça zordur.  Bu alanda yapılan araştırmalar ortalama bir kişinin D vitamini ihtiyacının sadece %20’sini besinler aracılığıyla aldığını göstermektedir.
Aşağıda yer alan gıdaları tüketmenin yanı sıra yeteri kadar güneşe çıkmak vücuda gerekli D vitamininin üretiminin tamamlanmasına yardımcı olacaktır.
Ayrıca listemizde yer alan gıdaların bazıları yüksek kolesterol içerdiğinden herkesin düzenli olarak tüketmesi için uygun olmayabilir.
Bu nedenle öncelikle bir uzmana danışarak gıdalar yoluyla D vitamini tüketimi için beslenme önerisi almanız daha doğru olacaktır.

Balık Yağı: Özellikle morina balığı ciğerinin yağı geleneksel olarak D vitamini eksikliği tedavisinde kullanılmaktadır. Ülkemizde balık yağı olarak bilinen bu yağ yüksek oranlarda A ve D vitamini içerir. 100 gram morina yağı günlük D vitamini ihtiyacının yaklaşık 16 katı D vitamini içerir. 1 yemek kaşığı yağ ise günlük ihtiyacın 3.5 katı D vitamini içermektedir.
Balıklar: Çeşitli balıklar D vitamini bakımından zengindir ancak yağlı derin deniz balıkları daha çok D vitamini içerir. D vitamini için en çok ton, somon ve uskumru gibi balıklar önerilmektedir.
İstiridye: Ülkemiz mutfağında hiç kullanılmayan ve oldukça pahalı bir deniz ürünü olan istiridye D vitaminin yanı sıra B12 vitamini, çinko, demir, manganez, selenyum, bakır gibi mineraller açısından da çok iyi bir kaynaktır.
Tofu ve Soya Sütü: Tofu ve soya sütü gibi güçlendirilmiş soya ürünleri genellikle D vitamini ve kalsiyum bakımından oldukça zengindir.
Örneğin 100 gram soya sütü (bir büyük su bardağı kadar) günlük D vitamini ihtiyacının yaklaşık %20’sini karşılar.
Soya ürünlerinin hazırlanış şekline göre içerdikleri D vitamini miktarı değişebildiğinden aldığınız ürün hakkındaki bilgileri ambalajında bulunan “içindekiler” bölümünden kontrol edebilirsiniz.
Yumurta: B12 ve protein bakımından da zengin olan 1 adet yumurta yaklaşık 17.0IU D vitamini içerir ve bu miktar günlük ihtiyacının %4’üne denk gelmektedir.
Süt ve Süt Ürünleri: Tam yağlı süt ve peynirler kalsiyum bakımından zengindir ve bazı firmalar buna ek olarak ürünlerini D vitamini ile güçlendirmektedir.
Bir bardak tam yağlı süt yaklaşık 52.0IU D vitamini içerir ve bu miktar günlük ihtiyacın %13’ünü karşılar.
Tam değerler için aldığınız süt veya süt ürününün ambalajını inceleyebilirsiniz.
Mantar: Her mantar türü aynı oranda D vitamini içermez ve uzmanların D vitamini için önerdikleri mantar türü beyaz “düğme” mantarıdır. 100 gram az pişmiş düğme mantarı günlük D vitamini ihtiyacının %7’sini karşılar.
Patates: Haşlanmış ezilmiş ve bir miktar yağlı süt eklenmiş 100 gram patates günlük D vitamini ihtiyacının %1’ini karşılar.
Bu listede yer alan besinler D vitamini bakımından en zengin besinlerdir ancak D vitamini içeren gıdaların tam listesi değildir. Bu nedenle sizin sağlık koşullarınıza uygun ve D vitamini bakımından zengin beslenme programı için bir uzmana danışabilirsiniz.

D Vitamini Eksikliği Riski Yüksek Olan Gruplar

Güneşe Çıkmayan ve Emziren Anneler: Anne sütü içinde bulunan D vitamini annenin D vitamini seviyesine bağlıdır. Ancak anne sütü içinde bulunan D vitamini genellikle bebeğin ihtiyacını tam olarak karşılamak için yeterli değildir. Bu nedenle bebek düzenli olarak güneşe çıkarılarak (en az 10-15 dakika) yeterli oranda D vitamini aldığından emin olunmalıdır.
Yaşlı Yetişkinler: Yaşlandıkça vücudun güneş ışınlarıyla D vitamini üretme kabiliyeti zayıflayabilir. Bu nedenle belirli yaşlardan sonra bir uzmana danışarak D vitamini takviyesi kullanmak gerekebilir.
Koyu Ciltli Kişiler: Deride bulunan bir pigment olan ve cildimize rengini veren melanin D vitamini üretme yeteneğini azaltabilir.
Yağ Emme Sorunları Bulunan Kişiler: Vücudunda yağ emme sorunu bulunan veya çok düşük yağ içeren bir beslenme programı uygulayan kişilerde D vitamini eksikliği görülebilir. D vitamini yağda çözülebildiği için vücutta yeterli miktarda yağ olması gerekir.
Bazı İlaçlar: Kalsiyum emilimini azaltan bazı ilaçlar (kolesterol düşürücü ilaçlar, kilo vermeye yardımcı ilaçlar, epilepsi ilaçları…vb) D vitamini üretimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Uyarılar, Önlemler

Güneş ışınlarıyla D vitamini üretimi toksik seviyelere ulaşmaz ancak gıdalar yoluyla aşırı D vitamini tüketimi anoreksi, aşırı kilo kaybı, çarpıntı ve aritmi, böbrek taşı ve kalp krizi riskini arttırabilir.
D vitamini bakımından zengin istiridye, yağlı süt, şarküteri ürünleri, peynir ve yumurta aynı zamanda yüksek oranda kolesterol içerdiğinden dikkatli tüketilmelidir.
- See more at: http://iyigelenyiyecekler.com/d-vitamini-iceren-yiyecekler/#sthash.aBwTFcbQ.dpuf
Share:
Devamını Oku..

Saç Dökülmesinin Nedenleri

Saçlarımız, hatta cildimizin tüm hücreleri belirli frekanslarla dökülmektedir. Cildimizin hücreleri ortalama 28-45 günde bir dökülürken saçlarımızın döngüsü 4-6 yıldır. Ancak saçların döküldüğüne hemen her gün şahit olmaktayız. Çünkü dökülme evresine giren mutlaka 50-100 saç teli bulunmaktadır. Bu demektir ki günlük saç dökülme miktarı 50-100 saç teli için normal olarak kabul edilebilmektedir. Dökülen saçın yerini saç kökünün yeni ürettiği bir saç teli almaktadır.


Her gün kaç saç telinin döküleceği, kişinin toplam terminal saç sayısı, saçlarının yaşam döngüsünün ortalama süresi, genetik özelliklerimiz, metabolik özelliklerimiz ve yanı sıra, saçlarının maruz kaldığı fiziksel etkiler (şampuanlama, fırçalama) gibi faktörlere bağlıdır. Kopan ve kırılan saç telleri de dikkate alınmalıdır, çünkü bunlar görünürde dökülen saç sayısını arttırmaktadırlar. Aslında, döküldüğü sanılan saçların çoğu bazı sebeplerden ötürü kırılmış olan saç telleri olabilmektedir.
Bazen özellikle vücudun stres altındayken gösterdiği tepkiler dışında, saçlarda aşırı dökülme tariflenir. Bu durum kadınlarda erkeklere göre daha sık görülebilir veya kadınların saçlarına olan ilgisi yüzünden daha fazla göze çarpabilir.
Kadınlarda saç dökülmesi aylık periodları ile ilişkili olarak, adetten hemen önceki günlerde, menapoz  dönemlerinde, hamilelik bitiminden 4-6 ay sonrasında görülebilir. Bu tip hormonlara bağlı dökülmeler de fizyolojik sınırlar içindedir. Mevsim döngülerinde, ateşli hastalıklar sırasında, psikolojik stres durumlarında, tiroid (guatr) hastalıklarında, çeşitli ilaçların kullanımına bağlı olarak, demir eksikliğine veya vitamin ya da folik asit eksikliğine bağlı olan kansızlık durumlarında da saç dökülmesi görülebilir.
Özel bir dökülme tipi olan erkek tipi saç dökülmesi kadınlarda da görülebilir. Saçların genelinde bir dökülme olmadan sadece tepesinde görülen saçlarda seyrelme durumudur. Bu durumda kadın hastalıkları açısından tarama yapılır. Bazen “polikistik over” denilen kistik yumurtalık sorunu ile birliktelik gözlenebilir. Bazen de prolaktin (süt hormonu) ile ilişkilendirilir. Neticede hormonal bir hastalık söz konusu olması halinde bu tip saç dökülmesinden söz edilmektedir. 
İnsanoğlu tarih boyunca saç dökülmesinin nedenlerini araştırmıştır. Saç dökülmesi hem erkeklerde, hem de kadınlarda görülebilir; ancak erkeklerde erkek tipi saç dökülmesi oranının yüksekliği saç dökülme problemi açısından daha fazla göze çarpmaktadır. 25 yaşındaki erkeklerin %25’inin saçı biraz da olsa dökülmeye başlamıştır. Bu oran 50 yaşındaki erkekler arasında %50’ye çıkar.
Share:
Devamını Oku..

Kansızlık, Demir Eksikliği Tedavisi

1. DEA’nın nedeni araştırılır: Özellikle süt çocukluğu ve adolesan dönemde DEA gelişmesine en sık yol açan neden, artan demir ihtiyacının beslenme ile karşılanmamasıdır; çocukluk ve adolesan dönemde altta yatan kanama, parazitoz veya çölyak hastalığı gibi emilim bozukluklarının araştırılması önerilir.
2.  Tedavide öncelikle, demir eksikliğinin nedeni ortadan kaldırılır.
3. Demir eksikliği tedavisi:
A- Demirin ferro (+2) tuz formunu içeren ilaçlar (ferro sulfat) kullanılır. Hastalar oral olarak bu formu tolere edemezlerse ferri (+3) formunu içeren ilaçlar da kullanılabilir.
B- İlaç dozu, hastanın anemisinin derinliğine göre, 3-6 mg/ kg/gün elementer demir içerecek şekilde ayarlanır. Günlük toplam doz iki veya üçe bölünerek verilir. Hafif anemilerde demir ilaçları tek doz olarak da verilebilir. İlaçların emiliminin en yüksek düzeyde olması için aç karına alınması (yemeklerden 2 saat sonra) istenir.
C-  Oral demir ilaçlarının yan etkileri (bulantı, kusma, dispepsi, konstipasyon, ishal, gaz, dışkının siyah renkli olması,dişlerin siyaha boyanması) konusunda hasta/ailesi bilgilendirilir.
D-  Dişlerin siyaha boyanmasını en aza indirmek için, damla veya şurup formunun dilin arkasına doğru, dişlerle temas etmeyecek şekilde verilmesi; ilacın meyve suyu veya su ile seyreltilerek verilmesi; ilacın bir pipet ile verilmesi önerilir.
E- Oral demir ilacı kullanımına tahammülsüzlük sıktır. Böyle bir durumla karşılaşılırsa, ilaç 1-2 gün kesilir. Daha sonra düşük bir dozdan başlanarak, hasta tolere ettikçe dozu artırılarak 4-5 gün içinde ideal doza çıkılır.
F- Demir emilimi, antiasitler, proton pompa inhibitörleri, histamin 2 reseptör antagonistleri, alüminyum, magnezyum, kalsiyum veya çinko içeren bazı ilaçlarların birlikte kullanımıyla azalır. Demir, bifosfonatlar, tetrasiklin, kinolon, levodopa, metildopa, levotiroksin, penisillamin gibi ilaçların emilimini düşürür. Bu ilaçlarla, demir ilaçları arasında en az 2 saat ara verilmesi önerilir. Demirin, çinko ile bir arada verilmesi önerilmez.
G- Demir eksikliği saptanır saptanmaz, demir tedavisi başlanır. Hastanın hemoglobini 2-4 haftada 1-2 g/dl artar. Bu dönemde hasta, durumuna uygun sıklıkta tam kan sayımı kontrolü ile takip edilir.
H- Hastanın anemisi, uygun demir ilaçları ve altta yatan hastalığın tedavisiyle, 1-2 ayda düzelir. Anemi düzeldikten sonra 2-3 ay daha vücut demir depolarını doldurmak için tedaviye devam edilir.
I- Kalp yetmezliğine neden olacak derinlikte bir anemi veya hipoksinin eşlik ettiği bir durum (örn. Ağır akciğer enfeksiyonu) söz konusuysa hastaya eritrosit süspansiyonu verilebilir. Hastanın durumu düzeldikten sonra demir tedavisi başlanır.
İ- Ağızdan demir tedavisi her zaman ilk seçenektir. Oral demir tedavisine uyumsuzluk veya tolerasyon güçlüğü varsa, demir emiliminde sorun varsa, devamlı kan kaybı mevcutsa parenteral demir tedavisi verilir.
J-  Parenteral tedavide demir sukroz, demir glukonat (Türkiye’de bulunmuyor) veya demir dekstran verilebilir.
K- Parenteral demir tedavisinin yan etkileri; anafilaksi, artralji, miyalji, ateş, kızarma (“flushing”), hipotansiyondur. Hastanın % 0,5-1’inde anaflaksi olabileceği için küçük bir test dozunu takiben 30 dk beklendikten sonra ilacın uygulanması önerilir. Günlük dozu, 100 mg/gün geçmeyecek şekilde toplam doz bölünerek İV infüzyon olarak verilir. Çocuklarda kas kitlesi fazla olmadığından, İM enjeksiyonla emilim değişken olduğundan, ağrı ve deride renk değişikliğine yol açtığından, İM enjeksiyon genellikle tercih edilmemekle birlikte zorunlu durumlarda dikkatle uygulanabilir. Parenteral tedaviye cevap oral tedaviye alınan cevaptan daha hızlı değildir.
L- Oral demir tedavisine yanıtsızlık söz konusu ise;
  • Ailenin ilacı düzenli ve uygun verip vermediği sorgulanır.
  • Dozun yeterliliği ve önerilen ilacın kullanılıp kullanılmadığı kontrol edilir.
  • Demir kullanımını ve emilimini etkileyen faktörler gözden geçirilir.
  • Demir emilimini bozacak ilaç alımı sorgulanır.
  • Vitamin B12, folik asit eksikliği gibi birlikte olabilecek durumlar araştırılır.
  • Kanama odağı araştırılır.
  • Yanlış tanı olasılığı gözden geçirilir. Tüm hipokrom mikrositer anemilerle ayırıcı tanı yapılmalıdır: Hemoglobinopatiler (özellikle talasemi minör), bakır eksikliği, çinko eksikliği, kronik hastalık anemisi, kurşun intoksikasyonu, sideroblastik anemiler, v.b.
M- Son kontrol, tedavi sonlandırıldıktan 1 hafta sonra önerilir. Bu kontrolde tam kan sayımı ve serum ferritin düzeyi (CRP ve ESH ile birlikte) bakılır. Hasta ayrıca 3-6 ay sonra bir defa daha değerlendirilir

Demir eksikliği anemisinden ve kansızlıktan korunmak için neler yapabilirsiniz?

Demir eksikliği, Türkiye’de anemi nedenleri arasında halen en sık görüleni olması sebebiyle, toplum sağlığını etkileyen önemli bir sorundur. Dolayısıyla demir eksikliğinin çocuklarda gelişiminin önlenmesi önceliklidir.
Bu amaçla:
  1. Anne sütü ile beslenme özendirilmelidir. Doğumdan sonraki ilk 4–6 ay anne sütü yeterlidir.
  2. Altı aydan sonra, anne sütünün yanında, demirden zengin içerikli ek gıdalarla beslenmesi önerilir. Bu yaşta anne sütü alamayan bebeklerin, ek gıdanın yanında demirden zengin formüla mama ile beslenmesi önerilir.
  1. Miadında doğan bebeklere 4 aydan sonra, 1 mg/kg/gün dozunda; prematüre ve 2500 g altında doğan bebeklere 2 aydan sonra 2 mg/kg/gün dozunda elementer demir içeren damlalar başlanarak, 1 yaşına kadar demir profilaksisine devam edilmesi önerilir.
  1. Günlük inek sütü tüketimi 2 su bardağı ile sınırlandırılmalıdır.
  2. Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebekler, 1 yaşından önce inek sütü başlanan ve günlük süt tüketimi 500 ml’den fazla olanlar, öyküsünden demirden zengin gıdaları az aldığı belirlenen çocuklar, altta yatan kronik hastalığı olan çocuklar demir eksikliği açısından risk altındadır.
Share:
Devamını Oku..

Kan Şekerini Düzenleyen 10 Yiyecek

Esteworld Plastik Cerrahi Hastaneleri'nden beslenme ve diyet uzmanı Hayriye Arıkanposalı besinler olan 'elma, kuşkonmaz, kuru baklagiller, brokoli, balık, yağlı tohumlar, portakal, soya fasulyesi, keten tohumu ve tarçın'ın kan şekerini normal düzeyde seyretmesine yardımcı olacağını söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün çağın salgını olarak tarif ettiği diyabet, dünyada milyonlarca insanı tehdit ediyor. Diyabetin yol açtığı büyük ve küçük damar komplikasyonlarını önleyerek yaşam kalitesini ve yaşam süresini uzatmak için kan şekerini dengede tutmak gerekiyor.
Bu yiyecek ve içeceklerden uzak durun
Esteworld Plastik Cerrahi Hastaneleri'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hayriye Arıkan, glisemik indeksi yüksek olan yiyeceklerin kan şekerini yükselteceğini ifade ederek, "Şeker ve şekerlemeler, reçel, marmelat, pekmez, bal, çikolata, dondurma, helva, hazır meyva suları, şekerli kurabiyeler, pasta ve tatlılar, kurutulmuş meyveler ve meşrubatlar gibi yiyecek ve içeceklerin içerisindeki şekerler vücudunuzda hızlı bir şekilde glikoza çevrilerek kana geçerler ve kan şekerinizde ani yükselmeler olur" dedi.
Hayriye Arıkan; şekeri dengede tutmak için pirinç pilavı, makarna ve börekten uzak durulması ve tuzun azaltılması gerektiğini vurgulayarak, beyaz ekmek, patates, muz, kavun, üzüm ve havucun da kan şekerini hızla yükselteceğini belirtti.
Fazla tüketilen meyvenin kan şekerinde oynamalara neden olacağına dikkat çeken Arıkan, meyvenin proteinli besinlerden (Süt, yoğurt, peynir) biri ile birlikte tüketilmesine özen gösterilmesini bu şekilde kan şekerinin normal düzeyde seyretmesinin sağlanabileceğini kaydetti.
Şeker kontrol çayı
Arıkan, şekeri kontrol altında tutmaya yardımcı olan çay tarifi de verdi. Şekerini dengede tutmak isteyenler: 1 litre sıcak suda 2 adet çubuk tarçın, 2 poşet zeytin yaprağı çayı, 1 parça zerdeçal, 1 parça zencefil, 2 karanfil, 3 yemek kaşığı kuru yaban mersinini 5 dakika demledikten sonra süzüp içebilirler.

ETİKETLER


    Share:
    Devamını Oku..

    Kanı Temizleyen Yiyecekler

    Kanı Temizleyen Bitkiler ve Yiyecekler Nelerdir Nasıl Kullanılır
    Derimizden aldığımız kirler ilk önce kana geçerler ve kan vasıtasıyla karaciğere oradan da etkiledikleri birincil organa yönelirler. Kanı temizlemek vücut sağlığı için çok önemlidir. Temiz kan diğer organlara temiz ve sağlıklı kan akışı ile sağlıklı bir bedene sahip olmamızı sağlar. Peki kanımızı nasıl temizleriz, kan temizleme yöntemleri nelerdir açıklayalım. Kan temizleme yöntemleri olarak şifalı bitkiler, kan temizleyen bitkiler ile bitkisel çözüm sunar. Kan temizleme kürleri ile temiz ve sağlıklı kan akışı sağlanır. Kanı temizleyen besinler, yiyecekler, meyveler ve sebzeler doğal kan temizleme yöntemidir. Alternatif olarak ozon ile kan temizleme ve egzersiz spor ile kan temizleme yolları da vardır.
    Kan temizleyen bitkiler:
    Dulavratotu:
    Kan temizleyici bitkiler arasında yeralan Dulavratotu, kan ve lenfatik sistem dahil olmak üzere tüm dolaşım sistemi için çok güçlü bir arındırıcıdır. Deride hapsolmuş toksikleri temizlemekte de güçlüdür.
    Isırgan yaprağı:
    Kan yaptırıcı, kan temizleyici, demir eksikliğini giderici ve organizmayı uyarıcı etkisi vardır.
    Ekinezya bitkisi:
    Kan ve lenfatik sistem temizleyici olarak kullanılmaktadır.
    Ahududu:
    Kan temizleyici ve vücutta birikmiş zehirli maddelerin atılmasında yardımcı olur.
    Kiraz:
    Kan temizeyici ve kan sulandırıcı özelliği vardır. Böbreklerde birikmiş zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcıdır.
    Elma:
    Sabahları aç karnına elma yenmesi kanın temizlenmesinde ve toksinlerin atılmasında yararlı olur.
    Kivi ve mango:
    Kan temizleyici etkisi vardır.
    Zerdeçal:
    Zerdaçal kanı temizleyen ve kansere karşı koruyan bir bitkidir. Zerdeçal tozu yemeklere katılarak kullanılabileceği gibi çayı yapılarak içilebilir.

    Kekik:
    Kekik kanı temizleyen kandaki kötü kolestrolü düşüren şifalı bir bitkidir.
    Karabaş otu:
    Kanı ve vücuttaki zararlı toksinleri temizlemede etkilidir.
    Biberiye:
    Kan temizleyici bitkilerden biridir. Çay yapılarak içilebilir.
    Armut:
    Kanı temizleyen sağlıklı bir meyvedir.
    Suna Dumankaya Kan temizleme kürü:
    Malzemeler:
    * 1 adet küçük beyaz lahana,
    * 1 adet elma,
    * 1 adet havuç,
    * birkaç yaprak ısırgan otu,
    * limon,
    * tuz.
    Hazırlanışı ve Kullanımı:
    Lahana, elma ve havuç, bir tepsiye konularak fırına verilir. Kızgın fırında 10 dakika bekletilir. Fırından çıkarttıktan sonra doğranır ve içine ısırgan otu, limon, tuz ilave edilerek salata yapılır. Bilhassa felçli insanlar için çok faydalıdır.
    Ozon ile kan temizleme:
    Ozon çeşitli sağlık konularında ve zayıflamada kullanılan sağlıklı bir yöntem. Ozon tedavisi son yıllarda kanın temizlenmesi işleminde oldukça popüler bir uygulama haline gelmiştir.
    Egzersiz ve spor ile kan temizleme:
    Kanın temizlenmesinde en zahmetsiz ve pratik uygulama olarak egzersiz ve sportif etkinlikler mutlaka önemli bir çözüm olarak düşünülmelidir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, insan bedeni için egzersiz ve sportif etkinlikleri gelecekte onların yakalanacakları hastalıklardan korunmalarında en güçlü faktörlerden olduğunu ortaya koymuştur.
    Kan temizleyici meyveler ve kan temizleme kürü:
    Malzemeler:
    * 950 gram greyfurt suyu,
    * 200 gram limon suyu,
    * 200 gram portakal suyu,
    * 200 gram bal.
    Hazırlanışı ve Kullanımı:
    Greyfurt, limon, portakal suyu ve bal, bir kase içerisinde karıştırılır. Cam kavanoz içerisinde, buzdolabında muhafaza edilir. Saat başı bir su bardağı içilmeli, 3 gün devam edilmelidir. Bir ay boyunca kırmızı etten uzak durulmalı. Yılda bir kere bu kürü yapmak, kanın temizlenmesini sağlayacaktır.
    Share:
    Devamını Oku..

    2 Nisan 2016 Cumartesi

    D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

    Günde 10-15 dakika güneş ışığı görmek vücudun yeterince D vitamini üretmesine olanak tanımasına karşın D vitamini eksikliği oldukça sık görülen bir durumdur. Ülkemizde açıklanmış bir veri yok ama dünya genelinde yetişkin nüfusun %20’sinden fazlasının bu vitaminin eksikliğini yaşadığı düşünülmektedir. Yaşlı kadınlarda ise bu oran %50’lere kadar çıkmaktadır.
    Cildimiz güneşin UVB ışınlarını kullanarak D vitamini üretme kapasitesine sahiptir. Bu vitaminin eksikliğinin yaygın olmasının sebebi ise D vitamini içeren gıdaların sayısının az olması ve bu gıdalarda vücudun ihtiyaç duyduğu kadar D vitamini bulunmaması.
    Güneşsiz bir bölgedeyseniz veya yeterince güneşe çıkmıyorsanız bu vitaminin eksikliğini yaşama riskiniz oldukça yüksek.
    Bu riski artıran diğer faktörler ise şöyle; vücudun güneş ışınlarıyla D vitamini üretme kapasitesinin azaldığı ilerlemiş yaş, gıdalarla birlikte alınan yağın sindirilmesini engelleyen sindirim rahatsızlıkları, koyu ten rengi, kolesterol, epilepsi ilaçları başta olmak üzere bazı ilaçlar.

    D Vitaminine Neden İhtiyacımız Var?

    D vitamininin başlıca görevi gıdalar yoluyla alınan kalsiyum ve fosforun işlenmesidir. Kalsiyum ve fosfor kemik sağlığı için son derece önemli minerallerdir. Dolayısıyla D vitamini için öncelikli olarak kemik sağlığının korunması için önemli bir vitamin diyebiliriz.
    Kemiklerin güçlü olması için D vitaminine ihtiyacımız var ancak D vitamini eksikliğinde sadece kemiklerimiz zayıflamıyor. Uzun süreli D vitamini eksikliğinin meme kanseri, kolon kanseri, pankreas kanseri, kalp hastalıkları, depresyon gibi pek çok ciddi hastalığı tetiklediği biliniyor.

    D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

    Diğer vitamin eksikliklerinde olduğu gibi kısa dönemli D vitamini eksikliğinde herhangi bir belirti görülmeyebilir.
    Ancak bir süredir devam eden D vitamini eksikliğinde aşağıdaki “erken dönem” belirtileri ortaya çıkabilir.
    Depresyon: D vitamini eksikliğinde görülen depresyon çok şiddetli olmayabilir ve daha çok kendinizi “nedensiz olarak hüzünlü hissetmeniz olarak” tanımlanabilir. Bunun nedeni, beyinde üretilen ve ruh halinin düzenlenmesinde kullanılan serotonin seviyesinin D vitamini eksikliğine bağlı olarak düşmesidir.
    Bu alanda yapılmış pek çok çalışma var. Örneğin 2006 yılında 80 yetişkinin katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre yeterince D vitamini almayanlar diğerlerine oranla depresyona 11 kat daha yatkın.
    Kemik Ağrıları: Özellikle güneşin kendini fazla göstermediği kış aylarında D vitamini eksikliğine bağlı olarak kemik ağrısı görülme riski artar. Bu kemik ağrıları eklem ağrılarından farklı olarak tüm vücut genelinde hissedilebilir ve ağrılara halsizlik eşlik edebilir.
    Eğer D vitamini eksikliği uzun süre devam ederse yetişkinler “osteomalazi” adı verilen kemik yumuşaması, çocuklarda ise “raşitizm” görülebilir.
    Soğuk Algınlığı: Çocuğunuz sık sık soğuk algınlığı yaşıyorsa bunun nedeni D vitamini eksikliği olabilir. Yapılan araştırmalar D vitamini eksikliği olan çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonlarının daha çok görüldüğünü ortaya koyuyor.
    Kasların Zayıflaması: D vitamini eksikliği vücudumuzdaki kas dokusunun büyük bölümünü oluşturan ve iskelet kasları olarak adlandırılan kasların zayıflamasına yol açabilir.
    Başın Terlemesi: Başın normalden fazla terlemesi hem çocuklarda/bebeklerde hem de yetişkinlerde D vitamini eksikliğine işaret ediyor olabilir.
    Diğer Belirtiler: Kas krampları, halsizlik, eklem ağrıları, kilo alma, yüksek tansiyon, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, mesane sorunları, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunları erken dönem D vitamini eksikliği belirtileri arasında yer alıyor.

    D Vitamini Eksikliğine Bağlı Görülme Riski Artan Hastalıklar

    D vitaminin yukarıdaki erken dönem belirtilerine ek olarak uzun dönemli D vitamini eksikliğinde bazı hastalıkların görülme riski artmaktadır.
    Kalp Hastalıkları: D vitamini kan basıncının (tansiyonun) düzenlenmesi, damar tıkanıklığına bağlı (aterosklerotik) kalp hastalıklarının önlenmesi, kalp krizi ve felç riskini düşürmek için son derece önemli bir vitamindir.
    D vitamini ve kalp hastalıklarının görülme oranı üzerine yapılan araştırmalar, D vitamini eksikliği olan kişilerde çeşitli kalp hastalıklarının görülme oranının %50’ye kadar artabildiğini ortaya koyuyor.
    Bağışıklık Sistemi Hastalıkları: D vitamini güçlü bir bağışıklık sistemi için de gerekli. Eksikliğinde, merkezi sinir sistemini etkileyen bir hastalık olan MS (multipl skleroz) ve diğer bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıkların görülme riski artıyor.
    Bunama: 65 yaş ve üzeri 1600 kişinin katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre D vitamini seviyesi düşük olan kişilerin diğerlerine oranla %53 daha fazla bilişsel problem yaşadığı tespit edilmiş. Bu bilişsel problemler arasında düşünme ve problem çözme yeteneğinin zayıflaması, davranış bozuklukları, hafızanın zayıflaması, Alzheimer hastalığı ve bunama yer alıyor.
    Kanser: Yetişkin erkeklerde en çok görülen kanser türlerinden biri olan prostat kanseri D vitamini eksikliği yaşayan kişiler arasında daha yaygın.
    Aynı durum meme kanseri için de geçerli. Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre D vitamini meme kanseri riskini önemli oranda azaltıyor. Tersi durumda, yani D vitamini eksikliğinde ise meme kanseri riski artıyor.
    Şizofreni ve Depresyon: D vitamini eksiklği yaşanlarda şizofreni hastalığı görülme oranı 2 kat daha fazla. Beyin kimyasının dengesi için önemli bir vitamin olan D vitamini eksikliği aynı zamanda depresyona da yol açabiliyor.
    D Vitamini Eksikliğinde Görülme Riski Artan Diğer Hastalıklar: Parkinson hastalığı, kronik ağrılar, obezite, hipertansiyon, diyabet, osteoartrit, gut, kısırlık, fibromiyalji, diş eti hastalıkları, sedef hastalığı.

    Ne Kadar D Vitamini Almamız Gerekiyor?

    Günlük olarak alınması gereken D vitamini miktarı yaşa bağlı olarak değişmektedir.
    0-12 ay: 400 IU
    1-13 yaş: 600 IU
    14-18 yaş: 600 IU
    19-70 yaş: 600 IU
    70 yaş üzeri: 800 IU
    Gebelik ve emzirme dönemi: 600 IU
    Yukarıdaki yaşlara göre günlük D vitamini ihtiyacı bilgileri ABD merkezli Gıda ve Beslenme Kurulu’nun (Food and Nutrition Board) sağlıklı bireyler için önerdiği rakamlardır. Kişinin D vitamini ihtiyacı sağlık koşullarına göre değişebilir. Bu nedenle sizin için en uygun günlük D vitamini tüketimi bilgisini ancak bir uzmandan alabilirsiniz.

    D Vitamini İhtiyacını Karşılamak İçin Güneşten Nasıl Faydalanabilirim?

    Cildinizin D vitamini üretebilmesi için direkt olarak güneşte kalması gerekiyor. İç mekanlardaki, gölge bölgeler veya camdan gelen güneş ışınları pek işe yaramıyor.
    Bulutlu havalar, ten renginin koyu olması güneşin D vitaminine çevrilmesini olumsuz yönde etkileyen diğer faktörler.
    Cildin yeterince D vitamini üretebilmesi için uzmanların önerisi vücudun büyük bir kısmını (kollar, bacaklar, sırt bölgesi gibi) güneş kremi sürmeden 10-15 dakika güneşe göstermek. Haftada 3-4 gün bu uygulamayı yaparsanız vücudunuz ihtiyacı olan D vitaminini üretecektir. 10-15 dakika yeterli ve daha fazla güneşte durmak daha fazla D vitamini üretileceği anlamına gelmiyor.
    Ayrıca korumasız olarak uzun süre güneşte kalmak cilt kanseri gibi ciddi hastalıkların riskini artırabiliyor. Bu nedenle 10-15 dakika güneşte durduktan sonra ya gölge bir noktaya geçmelisiniz yada yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi sürmelisiniz.

    D Vitamini İçeren Gıdalar

    Soğuk iklimlerde yaşayanlar, çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle güneşe çıkamayanlar veya havanın sürekli bulutlu olduğu bölgelerde olanlar için D vitamini içeren gıdalar “takviyesiz” D vitamini için iyi bir kaynak olabilir. Fakat maalesef çok fazla gıdada D vitamini yok ve güneş olmadan sadece gıdalarla ihtiyacınız olan D vitamini almanız biraz zor görünüyor. D vitamini içeren besinler sayfasında hangi gıdaların D vitamini içerdiği ve ne kadar içerdiği ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz.

    D Vitamini Eksikliği Nasıl Belirlenir?

    Doktorunuz D vitamini eksikliğinde şüphelenirse veya kemik zayıflığı, anormal kalsiyum, fosfor değerleri, çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde kolay kemik kırılması, kistik fibrosiz, Crohn hatalığı varsa veya diğer bir hastalıktan dolayı D vitamininin takip edilmesi gerekiyorsa D vitamini testi isteyebilir.
    D vitamini seviyesinin belirlenmesinde kullanılan “25 OH Vitamin D testleri” koldan alınan kan numunesi üzerinde yapılır. Bu testler için önceden bir hazırlık yapılması gerekmez.

    D Vitamini Takviyesi Kullanmalı mıyım?

    D vitamini takviyeleri genel olarak güvenli kabul edilmekle birlikte D vitamini takviyesini veya diğer besin desteklerini bir uzmana danışmadan kullanmamalısınız. Zaten bu vitaminin eksikliğini yaşıyorsanız doktorunuz sizin için gerekli miktarı içeren vitamin takviyesini yazacaktır.
    Ayrıca D vitamini takviyesinin özel olarak dikkat gerektirdiği bazı durumlar ve hastalıklar var. Gebelik ve emzirme döneminde olan kadınlar, böbrek hastalığı olanlar, kanında yüksek miktarda kalsiyum bulunanlar, paratiroid bezleri aşırı çalışanlar, lenfoma ve tüberküloz hastalığı olanlar doktora danışmadan D vitamini takviyesi kullanmamalıdır.
    Share:
    Devamını Oku..